Hayalci Kitap Konusu ve İncelemesi
Orijinal adıyla ‘Strange The Dreamer’ serisi, ‘ Hayalci ’ Kitap İncelemesi
Merhabalaaar sevgili Jazetel okurları, yeni bir kitap yorumuyla yüreğim dolu dolu kapınıza geldim. Haziranın ortalarında, finallerime çok az kalmışken riskli bir işe girişip sipariş ettiğim bu kitap, hayatımda okuduğum en iyi kitaplardan biri olabilir. Bıraksanız saatlerce bu kitap üzerine konuşabilirim ama hepimiz meşgul insanlar olduğumuzdan düşüncelerimi olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım. (söz veremiyorum)
Orijinal adıyla ‘Strange The Dreamer’ serisi, ‘Hayalci’ ve ‘Kabus Perisi’ olarak toplam iki kitaptan oluşuyor. Ben bu yazımda ilk kitap üzerine konuşacağım. Bu kitap bana yaklaşık bir yıl önce bir tam kitap kurdu olan arkadaşım tarafından önerilmişti. Hem kapağının güzelliği hem de arkadaşımın beğenisini kazanması nedeniyle uzun zamandır okumak istediklerim arasında üst sıralarda bulunuyordu.
Haşhaş Savaşı’nın ardından hemen bu kitabı okumaya başladım ve resmen bana öyle bir yaşama enerjisi aşıladı ki. Evdeyken vakit buldukça sürekli elimdeydi, dışardayken hemen eve gidip kaldığım yerden okumaya devam etmek istiyordum, okuduğumdaysa zaten tamamen kitabın büyüsüne kendimi kaptırıyor gerçek hayattan bir süreliğine de olsa soyutlanıyordum. Gelin şimdi birlikte beni böylesine etkileyen bu kitabın derinliklerine inelim.
Hayalci Kitap Konusu
Bir savaş yetimi olan ve bir manastırda yetişen Lazlo, kendini bildi bileli gizemli bir şekilde ismini unuttuğu Görünmez Şehir (Hıçkırık) hakkındaki hayalleri aklını ve yüreğini ele geçirmiş durumdadır. Büyüdüğü zaman bir kütüphanede kütüphanecilik yapmaya başlar ve kendini Görünmez Şehir hakkında kütüphanede bulunan her türlü kaynağı okuyup bunları not etmeye adar. Etrafındaki herkes bu araştırmalarını küçümseyip, daha önemli işlerle uğraşmasını söylese de, o kulak asmaz.
Şehre olan bu sevgisini ve bağlılığının nedeni nedir bilinmez, ama Lazlo bu tutkusunun peşinden gitmeye son derece kararlıdır. Ve gerçekten de bir gün, herkesin hayal olduğunu, masal olduğunu sandığı şehirden insanlar çıkagelir. Sıra dışı bir orduya liderlik eden, Tanrıkatili olarak bilinen bir adam, şehirdeki tüm alimleri bir gün bir araya toplar.
Hıçkırık şehrinin çok büyük bir problemi olduğunu ve bunu çözmek için dünyanın her yerinden farklı farklı insanlar topladığını, yardım etmek isteyen gönüllülerle birlikte birkaç gün sonra yola çıkacağını söyler. Hayatı boyunca kendini buna adamış hatta okuduğu kaynaklardan Hıçkırık şehrinin dilini bile tek tük konuşup anlayabilen Lazlo bir alim olmamasına karşın, Tanrıkatilini kendisini de bu kervana alması için ikna eder. Ve böylece çocukluğundan beri hayallerini düşleyen bu gizemli şehre doğru yolculuğa çıkar.
Yazı Dili ve Çeviri
Laini Taylor’ın okuduğum ilk romanı olmasına rağmen bu kitabı sayesinde kendisinin fanı olmuş olabilirim. Böylesine gizemler, maceralar, tanrılar, büyüler sihirler dolu bir kitabı böyle güzel dile getirmesi gerçekten hayret edici. Betimlemeler öyle güzel, olaylar öyle sürükleyici ki film izliyor hissiyatı veriyor okuyanda.
Resmen okurken bir alt paragrafa gözüm kayar da spoi yerim diye elimle orayı kapatarak okuduğum kısımlar bile oldu. Tabii ki bu işte çevirmenin de çok büyük emeği var. Çevirmen Uğur Mehter de müthiş bir iş çıkarmış ve harika bir kitabın harika cümlelerini dilimize ustalıkla çevirmiş. Kendisine burdan çok teşekkürler ediyorum.
Hayalci Kurgusal Evren
Kitabı pahabiçilmez kılan elementlerden birisi de bu. Fantastik kitapları okumaya tam olarak bu yüzden bayılıyorum. Beni olduğum dünyadan soyutluyor, tamamen farklı bir dünyada yaşamamı sağlıyor. Bu kitapta da aynen böyle oldu. Her şeyden bir tutam serpiştirilmişti; gizemli bir şehir, kırılmaya çalışılan bir lanet, kahramanlar, kütüphaneciler, bilim insanları, tanrılar/tanrıçalar, özel güçler, hayaletler, canavarlar, rüyalar/kabuslar ve de birbirleri için hayatlarını bile tehlikeye atabilecek aşıklar. Okurken resmen bu dünyanın içinde yaşayan bir karaktermişsiniz gibi hissediyorsunuz. Özellikle öyle iyi anlatılmış ki, kafanızda bu evrenin, şehrin tam bir haritası bile oluşuyor.
Hayalci Kitap Karakterler
Tek bir kitapta o kadar fazla karakter var ki, hemen hemen hepsinin de olaylarda bir etkisi var. Ama ben belli başlı karakterlere değineceğim.
Lazlo Strange
Bize bu evrenin kapılarını açan, sonu gelmeyen hayalleriyle kafasının büyük bir bölümünü dolduran, kütüphanecimiz ve başkahramanımız Lazlo Strange. Lazlo’nun daha ismini bile bilmediği, herkesin bir masal sandığı Hıçkırık şehrine olan ilgisi ve bu konuda tutkuyla araştırma yapması beni gerçekten çok etkiledi. Ve sonunda da gerçekten hayallerine hatta daha da ötesine ulaşması, çok harikaydı diyebilirim.
Hedefine ulaşmak için her şeyi yapabilecek, yardımsever, yeni fikirlere karşı açık ve güzel seven bir karakter. Karakter gelişimini okumak keyif vericiydi. Ben de fırsatım olsa, Lazlo’nun rüyalarına sızıp onun düşlediği Hıçkırık şehrinin sokaklarında vakit geçirmek isterdim.
Sarai
Kitabın ortalarına doğru tanıyacağımız, gökyüzündeki hisarda 4 diğer tanrıtohumu arkadaşıyla birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan, Umutsuzluk Tanrıçası’nın Isagol’ün kızı, kabus perimiz Sarai. Başlarına gelen olaylardan yüzünden insanlardan nefret etmesi gereken bir ortamda yetişse de, her zaman bir insan olmanın nasıl bir şey olduğunu merak eden ve içten içe de insan olmayı arzulayan mavi tenli, kızıl saçlı birisi.
Her gece yeteneği sayesinde, fakat bunu ona soracak olursanız bir lanet yüzünden, içinde yaşayan 100 adet güvesi sayesinde Hıçkırık şehrindeki insanların rüyasına girip onların rüyalarını kabusa dönüştüren ve böylece halka korku salan bir peri aynı zamanda da. Kitapta en çok empati kurduğum karakter. Ailelerinin kendinden önceki neslin yaptığı hataların ve verdiği kararların altında ezilse de, sırf geçmişte kötü şeyler oldu diye bunun böyle devam etmemesi gerektiğini, buna bir denilmesi gerektiğini savunuyor.
Geçmişe takılıp kalmaktansa, şiddete şiddetle karşılık vermektense, belki de gerçekten farklı bir yol bulunabileceğini düşünüyor. Harika yazılmış bir karakter.
Minya
Kalbi kırık, kişisel sebeplerden ötürü artık sabrı tükenmiş, benim kendisini ‘hayalet kapanı’ olarak çağırdığım, beş tanrıtohumundan biri olan, kötü karakterimiz diyebiliriz. Daha çok küçükken başına gelen travmatik bir olay yüzünden, yıllar geçse de, diğer dört arkadaşı büyüyüp gelişse de, o hala o günkü bedeniyle ve nefretiyle yaşayan bir kız.
Başımıza bir sürü bela açsa da, işleri çıkmaz yola soksa da, çoğu zaman kendisine nefretle dolsam da, içten içe yüreğimi parçalayan bir karakter. Yaşadıkları hiç kolay değildi, daha küçücük bedeni olanları kaldırmak için çok zayıftı, tek başınaydı. Arkadaşlarının hayatta kalmasını sağlamak, onlara annelik yapmak zorunda kaldı ve en sonunda kendisi büyümeyi unuttu.
Bu nefreti, bu kini, kabullenemeyişi bu yüzden. Elbette ki bu yaptıklarını haklı çıkarmıyor ama yinede keşke birileri de zamanında onun yanında olup ona sarılabilseydi, belki her şey çok farklı olabilirdi.
Eril Fane
Hıçkırık halkını uzun bir süredir süren işkence halinden kurtaran fakat daha farklı bir soruna yolaçan, kahraman mı yoksa katil mi olduğunu okurken sizin karar vereceğiniz, tanrıkatili olarak da bilinen Eril-Fane. Isagol tarafından uzun yıllar boyunca manipüle edilmiş ve nefret ile sevgi arasında gidip gelirken en sonunda nefreti baskın gelmiş.
Tüm tanrıları öldürüp, halkını yıllardır süregelen bir işkenceden kurtarırken, bir kahraman olarak anılsa da, her gün sırf tanrıların çocukları diye onların kanının da eline bulaşması suçluluğunu yaşıyor. Dışarıya karşı kendini hep güçlü, yenilmez, devrilmez biri olarak yansıtsa da, birazcık kendisine yakından baktığınız da aslında o günden beri gittikçe bir harabeye dönüşüyor.
Sevdiği kadından bir tanrıça yüzünden yıllarca ayrı düştüğü için artık birbirlerine karşı ne hissedeceklerini bilemez hale gelmişler. Isagol’le yaşadığı ilişki sonucu dünyaya gelen çocuğunu bile, sırf halkını ve kendisini bu işkenceden kurtarmak için ardında bırakmak zorunda kalmış. Sefil ama güçlü durmaya çalışan bir lider yani kısaca. Okuması gerçekten ilginç bir karakterdi.
Hayalci Kitap Alıntıları
- “İnsan loş ışıkta kitap okurken değil, ufukta batan güneşe bakarken de gözlerini kısabilmeli.”
- ‘Merhamet miydi, yoksa ihanet mi? Kurtuluş muydu, yoksa ölüm fermanı mı? Belki hepsi, tekrar tekrar havaya atılan bir gümüş paranın değişen yüzüydü. Merhamet, ihanet, kurtuluş, ölüm fermanı…’
- “Hayatta olmakla bir hayatının olması arasında büyük bir fark var.”
- “İyi insanlar kötü insanların yaptığı her şeyi yaparlar Lazlo ve buna adalet derler.”
- “Bence sen bir masalsın, cesur ve harikasın. Ve… Umarım beni de hikayene katarsın.”
- ‘Yaşamak, sadece sanatı değil, hayatın ta kendisini anlamayı sağlayan harika bir şarkıyı duymak gibiydi.’
- ‘Ne olursa olsun efsanesini oluşturacak kelimeler yavaş yavaş beliriyordu ve canavarlık, bu sözlerden biri değildi.’
- ‘Bir zamanlar ayı seven bir adam vardı ama ona ne zaman sarılmak istese, ay binlerce parçaya bölünüp onu kolları boş bırakıyordu.’
Genel olarak kitabın ayrı ayrı her detayına bayıldım. Hayalci okuduğum süreçte beni aldı başka diyarlara götürdü. Geri de gelmek benim tercihim değildi açıkçası. 10/10. Fantastik türde okuyacak bir şeyler arayışındaysanız, yaz tatilinde okunacaklar listenizin üst sıralarına acilen eklemeniz gereken bir kitap.
Bugünlük benden bu kadar, umarım okurken zevk almışsınızdır. Bir sonraki haftaya kadar umutla kalın!
–Vane
- Ejderhanı Nasıl Eğitirsin Konusu ve Yorumu - 11/11/2022
- Luca Konusu ve Yorumu ; Deniz Canavarı mı İnsan mı? - 09/09/2022
- Yumi’s Cells Dizi Konusu ve Yorumu - 29/08/2022