The Lobster : Distopik Bir Film İncelemesi

Herkese selamlar, bir film izlerken keşke bu filmi ben çekmiş olsaydım diye düşündünüz mü? Benim için Yorgos Lanthimos imzası taşıyan ‘ The Lobster ’ böyle düşündüren aynı zamanda da izlediğim en değişik ve etkileyici filmlerden biri kesinlikle. 

The Lobster Konusu

The Lobster konusu

Filmin kurguladığı dünya oldukça absürt olmasına rağmen gerçeklikten izler taşır ve film bir noktada başarılı bir toplum eleştirisine evrilir.

Bireylerin bir kampa katıldığı ve burada kırk beş gün boyunca kendilerine bir partner bulmalarının zorunlu kılındığı bir dünyada yalnız olmak yasaklanmıştır. Hayatına birini dahil edemeyen insanlar hayvana dönüştürülmektedir. 

Film İncelemesi

Fiziksel dönüşümü bir kenara bırakıp bu dönüşümü psikolojik bir noktada değerlendirdiğimizde aslında yaşadığımız toplum baskısından çok farklı olmadığını görebiliriz. Yalnızlığı tercih etmenin neredeyse imkansız görüldüğü toplumumuzda uzun yıllar evlenmemiş olmak bir dışlanma sebebi olabilir.

The movie

Yalnız-gezenler, sistemin dikte ettiği romantik eş bulma konusuna karşı durup, sisteme uymayan insanların hayvana dönüştürülüp salındıkları vahşi doğada direniş gösteriyorlar. Hatta bu direniş grubunun bünyesinde de topluluğun kendi kuralları oluşuyor, üyeler arasında ilişki yaşayanlara ağır cezalar verilmeye başlanıyor. 

film yorumu

Yalnız-gezenleri tanıdıkça direniş grubu üyelerinin bireysel insanlar olduğunu görüyoruz. Modern zamanın büyük metropol insanlarının durumunu betimleyen yalnız-gezenler, aslında aydınlanmış insanın da içler acısı hâlini gözler önüne seriyor.

Her ne kadar sistemin dışında kalmak istese de bireyselliğe yenik düşüp yalnızlaşan insan, Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin ilk iki basamağına dahi direniş göstererek kendi hayatını münzevi hayata dönüştürüyor. Üstelik içinde bulunduğu gruplardaki kokuşmuşluklar da aslında baş koyduğu bu yolun kara delik gibi her şeyi yutarak sisteme yenik düştüğünü gösteriyor.

The best movie

Bireyin, günümüz dünyasında başarılı olması için bariz şekilde toplum baskısına boyun eğmesi gerekiyor. Oteldeki ziyaretçilerin, birbirlerinin yaşam tarzlarına ve alışkanlıklarına uymak için gösterdikleri gülünç sahtekârlıklar, şehir insanlarının incir çekirdeğini doldurmayacak önemsiz sohbetleri artık ne kadar da içi boş modern bir zamanın yaşandığını gösteriyor.

Üstelik şöyle durup çevremize baktığımızda, tüm bunların bizi çepeçevre saran gerçeklikler olduğuna şahit olmak filmi daha da vurucu yapıyor. Aslında bütün yaşananlar sistemin devamlılığını sağlamak için yapılan bir tiyatro gösterisi gibi. 

Umarım siz de severek izlersiniz.

-Özlem

 

Özleme ait diğer Film İncelemeleri için : Jazetel Özlem

Özlem

Özlem

Gazi'de İngilizce Öğretmenliği son sınıf öğrencisi, yedinci sanat dalına düşkün biri. Sinemanın gücüne inanır, zamanını anlamak ve anlatmak için harcar, arada yazar, çokça düşünür. Keşfetmeyi ve yolculuğu seven biridir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir