The Glory Konusu ve Dizi İncelemesi – Yıllar Süren İntikam
Merhaba sevgili Jazetel okuyucuları! Son zamanların popüler olan ve büyük ses getiren dizisi The Glory hakkında konuşmaya geldim. Saç maşası ile yakılan kollar ve türlü işkencelerin anlatıldığı dizi dikkat çekti. Normalde yazılarımı her şeyden bahsetmek istediğim içi uzun tutuyordum. Bu sefer bu harika dizi için bunu yapmayacağım. Size dizinin konusundan, yorumumdan, dizide dikkatimi çekenlerden, senaryonun ortaya çıkış şeklinden ve zorbalık hakkındaki düşüncelerimden bahsetmek istiyorum. Gelin biraz bahardan, go oyunundan ve hayatın gerçeklerinden bahsedelim.
“Baharda ölelim dediğinizde, baharda açalım demek istemişsiniz.”
The Glory Konusu
“Descendants of the Sun”,“The Heirs”,”The King: Eternal Monarch“ gibi harika yapımların arkasındaki büyük senarist Kim Eun Sook‘un yeni başyapıtı The Glory , Netflix’te yayınlandı. İlk kısmı 30 Aralık, ikinci kısmı 10 Mart’ta yayınlanan dizi ilk günden itibaren büyük ses getirdi. Dizi, Song Hye-Kyo‘nun canlandırdığı Moon Dong-Eun karakterinin intikam hikayesini anlatıyor.
Lise yıllarında taciz ve zorbalığa maruz kalan Dong-Eun, kendinden tamamen vazgeçiyor.“Hayalim sensin Yeon-jin.” diyerek intikam planını ilmek ilmek işlemeye başlıyor. Hayatını bu plana adayan Dong-Eun, yıllar sonra kendisine bunu yapanların kabusu olmaya geliyor.
Jazetel’de yer alan Descendants of the Sun dizi konusu ve yorumu için buraya tıklayın.
Oyuncular
Öncelikle başroldeki Song Hye-kyo‘yu çok beğendim. İlk defa bir intikam dizisinde rol alan HyeKyo, rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Acıyı mimikleriyle değil, gözleriyle anlatıyor çoğu sahnede. Karakterin acısını, zekasını sindirerek işledi bize.
Özellikle annesi ile olan sahneler belki de tüm sahnelerinden öndeydi. Dünyada güvenmesi gerek insan tekrar tekrar onu mahvetti. En büyük darbeyi annesi vurdu. O sahnedeki hali hala aklımda.
İzlediyseniz eminim bu konuda bana katılacaksınız. Yalnızca kendisi değil, gençliğini oynayan Jung Ji So da harikalar yaratmış. Bize asıl yaşanılanların acısını yansıtan kendisi oldu.
Diğer bir acı içindeki karakterimiz de doktor Joo-Yeo-yeong rolündeki Lee Do-hyun. Doktor rollerini oynaya oynaya tıp okumuş kadar oldu sanırsam. Dong-eun ile aralarındaki infazcı olma olayı aslına bakarsanız fazlasıyla duygusal. Ömürleri boyunca yanında bir destek görememiş, kimseye güvenememiş ve hayattan alacağı olan iki karakter. Hırs ve menfaatlerin aşka dönüşmesini izlemek tamamen içime işledi diyebilirim.
Gizli çalışan teyze Hyun-nam rolündeki Yeom Hye-ran‘a bu dizide ayrı bir hayran kaldım. Burada da aslında çoğu kadının acısını görebilirsiniz. Özellikle şiddete uğradığı zaman camdan kendine bakarak gülümsediği bir sahne vardı. O sahneden sonra kırmızı rujuyla tekrar yansımasına güldüğü an çok şey anlatıyor.
The Glory Yorumu
Diğer karakterler de resmen bu oyuncular için yazılmış. Bir zaman sonra yüzlerindeki sinsi gülümseme gözünüzün önünden gitmiyor, özellikle Yeon-jin‘in… Tavırları, her mimikte kayan dudakları ve pişkinliği hepimizi sinirlendirdi biliyorum. Tek güzel şeyi kocasıydı. Abi hepimizi her şeyiyle felfena etkiledi eminim. Tacizci Jae Joon ile ilişkilerine bu yüzden hiç şaşırmıyorsunuz. Biri tamamen kırmızı bayraktı (red flag) fakat diğeri renk körüydü. Mesele bundan ibaret.
Uyuşturucu bağımlısı Lee Sa-ra rolündeki Kim Hieora daha da dağınık bir biçimde görünmek için iç çamaşırı giymemeye dahi dikkat etmiş. Dizideki sahnelerine bakınca, bu kadar zor bir rolü harika bir şekilde bize taşıdığı için ayakta alkışlanmayı hak ediyor.
Hayatta hiçbir şey elde edememiş, tek derdi para olan Myeong-oh ve Hye-jeong yerine defalarca utandım. İkisi de yalnızca sözde arkadaş grubunun kuklaları oldu. Birbirlerini gram sevmeyen, hayatları baştan aşağı yalan olan 5 adet aptal insan.
Dizideki zorbalardan daha fazla bahsetmeye başlarsam sonu gelmeyecek biliyorum. Bu yüzden gelin gerçek hayattaki zorbalara ve dizinin ortaya çıkışına bakalım.
The Glory Dizi İncelemesi
Yazının girişinde senaristimiz Kim Eun Sook‘tan bahsetmiştim. Yıllar sonra tekrardan Song Hye-Kyo ile birlikte çalışmanın heyecanı içerisinde olduklarını gördük.
Biliyorsunuz ki Güney Kore her fırsatta zorbalık konusuna değinmekten çekinmiyor. İnsanlar da artık bu dizilerin arkasında gerçek hikayeler mi var merak etmeye başladı. Diziye baktığınızda “zorbalık yapma” tanımlaması az kalıyor tüm bu yaşatılanlar resmen işkence. The Glory arkasında tamamen gerçek bir hikaye yok, “gerçek hikayeler” var.
The Glory Nasıl Ortaya Çıktı ?
Senaristimizin lise ikinci sınıfta olan kızı bir gün geliyor ve annesine bir soru yöneltiyor: “Kızım bana ‘Sence birini vurarak öldürsem mi daha çok canımı acıtır yoksa dövülerek ölsem mi daha çok canımı acıtır’ diye sordu. Bu soru beni şok etti.”
İlk okuduğumda beni de üzen ve üzerinde düşündüğüm bir soru oldu. Tabi ki bir anne için çocuğundan bu soruyu duymak daha da zor olmalı. Kim Eun Sook bu sorudan sonra bilgisayar başına geçmiş ve The Glory senaryosunu yazmaya başlamış.
Diziyi yazarken birçok mağdur ile görüşme yapmış. Görüşmelerden sonra anlamış ki tüm mağdurların istediği tek şey samimi bir özürmüş.
Diziden sonra geçmiş ve şimdide yaşatılan zorbalıklar ortaya çıkmaya başladı. Diziyi izlerken “Yok artık bu kadar da olamaz. Maşayla da yakmazsın herhalde!” dediğiniz ne kadar yer varsa kötü olan şu ki bunların hepsi gerçek.
Zorbalık
İnanın araştırdığım olaylardan sonra bunlara zorbalık demek bile bana zor geliyor. Üstte de dediğim gibi, resmen bir işkence.
2006 yılında yaşanan bir olay diziden sonra tekrar gün yüzüne çıktı. Lisede olan bir genç kızın vücudu gerçekten de saç maşası ile yakılmış. Bunlarla da kalınmamış göğsüne klips takılmış, tüm vücuduna zarar vermişler. Daha fazla zarar vermek için maşa ile yanan yerlerin kabuklarını tırnaklamışlar. Bu işkence 20 gün boyunca sürmüş. Yukarıya resmini eklediğim mağdur, bir programda hikayesini anlatmış. İsterseniz kendisinden de dinleyebilirsiniz.
Çoğu zorbalık yapan öğrencilerin yaş ortalaması 14 olarak gösteriliyor. Ebeveynlerden korkularına öğretmenler de müdahale etmiyormuş. Bir öğretmen, bir öğrencinin kendi boğazına makas dayadığını söylemiş.
Omurgası kırılanlar, kanlar içinde kalana kadar dövülenler, gözleri patlatılanlar… Keşke bunlar dizi senaryosu olarak kalsaydı.
Tüm bu işkenceye çoğu insan hala anlam veremiyor. Çocuklar ve gençler gün geçtikçe daha da korkunçlaşmaya başlıyorlar. Güney Kore’de her 10 çocuktan 1’i zorbalığa maruz kalıyormuş. Az göründüğüne bakmayın, oldukça fazla ve bu konu çok ciddi. Yeterli önlemler alınmıyor mu bilmiyorum. Yalnızca orada değil her ülkede, bizde de dahil, çok fazla örnek var. Keyiflerine göre bir kurban seçiliyorlar ve insanlıktan çıkıyorlar.
Geçmişlerinden gelen köle efendi işkencesine benziyor. İnsanlar arasındaki çalışma baskısı ve rekabet mi tüm bunlara yol açıyor bilmiyorum. Ben daha fotoğraflarına bakamazken, bu insanlar tüm bunları gerçekten yaşadı. Tek istedikleri samimi bir özürdü. Küçük dağları yarattığına inanan canavarlar, bunu insanlara fazla gördü.
Bu noktada dizideki doktor abimiz Yeo-jeong’un şu sözlerine hak vermeden edemiyorsunuz: “Ben yalnızca insanları kurtarmak için yemin ettim. Hayvan kurtarmak istesem veteriner, iblis kurtarmak istesem papaz olurdum.”
Go Oyunu
Dizide her seferinde muazzam go tahtasını bizlere sundular. Sürekli hamleler yapıldı, defalarca taşların yeri gösterildi. Oyunu anlayan kişiler için muazzam bir detay olmuştur eminim. Ben de felsefesini araştırdıktan sonra çok akıllıca buldum.
Go oyununda rakibimizi ortadan kaldırmaya ya da taşlarını esir almaya çalışmıyoruz. Hamlelerimizle avantajlı hale geçerek, mümkün olabildiğince çok alanı kontrol altından tutmaya çalışıyoruz.
İşte baktığınızda Moon Dong-Eun’un felsefesi, go oyunu felsefesi ile tamamen aynı. Olayların bu şekilde anlatılmasına çok saygı duydum.
Baharda Ölelim
Dizide geçen ve yazının başına eklediğim cümle sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. İlk gördüğümde çok garibime gitti fakat sonrasında taşlar yerine oturdu.
Güney Kore’de bahar o kadar önemli olmuş olacak ki her şarkıda, dizide mutlaka yer veriliyor. Yaşamın anlamı olarak, tekrardan hayata dönmenin anlamı olarak yer alıyor. İlk fark ettiğim yer BTS’in “Spring Day” şarkısı olmuştu. Şarkıda kısaca kış bitecek, bahar gelecek ve biz tekrar buluşacağız diyordu. Ben aslında buna hiç anlam verememiştim, ta ki çocukluk arkadaşım vefat edene kadar.
Yalnızca burada değil, diğer şarkılarında da bahardan bahsediyorlardı. Fake Love ” Gerçekleşmeyecek bir hayalin içinde açmayacak bir çiçek büyüttüm.” derken, So Far Away “Hayal et, tüm zorlukların ardından çiçek açacağız.” diyordu.
Dizidede de Dong-Eun mektubunda şöyle diyor:
“Ya biri ya da bir şey bana yardım etmeye çalışsaydı? O zamandan beri 18 bahar geçti. Çevremde iyi yetişkinler de varmış. Baharda ölelim dediğinizde, baharda açalım demek istemişsiniz. Beni kurtardığınız için teşekkür ederim. İyi bir yetişkin olamasam da ama bir gün, bir bahar tamamen açacağım.”
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım siz de bu diziden kendinize çok şey alırsınız. Hayat gün geçtikçe zor olmaya devam da etse lütfen baharda açalım!
“So Hee, ikimiz artık 19 yaşındayız.”
–Kübra
- Mask Girl Konusu ve Dizi İncelemesi – Webtoon’dan Netflix’e - 09/09/2023
- The Glory Konusu ve Dizi İncelemesi – Yıllar Süren İntikam - 21/03/2023
- Gangubai Film Konusu ve Yorumu - 02/11/2022
Ağlaya ağlaya izlediğim bir diziydi the glory. Kore dizileri çok izlemem aslında ama bu diziyi merak edip başlamıştım. Bende büyük etkilere neden olmuştu. O yüzden incelemesini de okumak istedim. Teşekkür ederim.
‘Sence birini vurarak öldürsem mi daha çok canımı acıtır yoksa dövülerek ölsem mi daha çok canımı acıtır’
Bu soru uzun süre kendime gelmeme engel olacak.