The Handmaid’s Tale Konusu ve Yorumu
Distopyaları sever misiniz? Sizce kadınlar için en kötü distopya nasıl olabilir? Hemen düşünmeye başladınız… Bugünkü dizi incelememizden sonra fikirleriniz biraz değişecek sanırsam. Ben şahsen distopyalara bayılırım ve hepsinin bir gerçeklik payı olduğunu düşünüyorum. Kapalı kapılar ardındaki gerçekleri ve kara zihinlerin ardındakileri ortaya çıkarıyorlar. Bugünkü inceleyeceğimiz dizimizin ismi “ The Handmaid’s Tale ”
The Handmaid’s Tale Konusu
KISACA “The Handmaid’s Tale”
- Başlangıç: 2017
- Sezon: 4
- Bölüm: 46
- Dil: İngilizce
- IMDb: 8,4/10
KONUSU ; Gelecekte neredeyse sağlıklı doğumların sonuna gelinmiştir. İnsanlar çocuk yapmayı bırakırlar. Doğum oranları aşırı derecede düşer. Karbon ayak izi çok fazladır. İnsanlar doğal yaşamdan gittikçe uzaklaşır. Bunun sonucu bir grup insan buna “dur!” derler. Tabi, karşılarına da bir sürü insan almış olurlar bu tepkilerinin sonucu. Çünkü, bu “dur!” diyen grup sadece kadınları hedefleyerek yerlerini unuttuklarını söylerler. Kadınların doğal görevlerinden uzaklaştıklarını ve tüm bunların bu yüzden olduğunu iddia ederler. Ve, tüm bu travmatik olayların yanı sıra bunları ortaya süren kişi de ayrıca bir kadındır. Devamında bu kesim insanları, daha doğrusu kadınları, güç kullanarak istedikleri kalıba sokmaya çalışırlar. Ve, tamamen farklı, sahte ama doğal olduğuna inandıkları kabus olan bir dünya yaratırlar.
Oyuncular
- June Osborne
Ana kadın karakterimiz. Bu karakterimizi ekrana getiren isim ise Elisabeth Moss. Dizi başta bu karakterimizi yani June karakterini odağına alarak ileriyor. Bu karakterin yaşadıklarını, karşılaştığı kişileri bağdaştırarak olaylar dizide ilerliyor. June güçlü ve inatçı, kararlı bir karakter. Kendi ve diğer kadınların hayatı için dizi boyunca savaşıyor. Kimse yanında olmasa da asla yolundan sapmadan ilerliyor. Diğer kadınlar arasında bir savaşçı ruhu yaratıyor. Ve, aslında bu ruhunun kaynağı da kızı.
Bazı karakterler vardır ve bir süre sonra bu karakterleri izlemekten sıkılırsınız. June öyle bir karakter değil. June karakterinin dizi boyunca izlemekten sıkılmayacağınız bir karakter olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bu karakter asla aynı kalmıyor. Her saniye kendisini değiştirerek ve geliştirerek ilerliyor. Ki dizinin bu seviyeye gelmesinin en büyük etkenlerinden biri de bu özellik olabilir.
- Serena Joy Waterford
Diğer bir önemli kadın karakterimiz. Bu karakteri Yvonne Strahovski canlandırıyor. En başında demiştik ya bir kadın karakter var. Ve bu karakter bir kadın olarak kadınlar için kabus olan bir dünya yaratıyor. İşte bu o kadın karakterimiz. Karakter değişiminin açıkça gözlere serildiği bir karakter olduğunu düşünüyorum. Başta kendisine çok sinir olacaksınız çünkü kendi “iç çatışması” gözler önüne serilmiyor. Ama ilerleyen sezonlarda onun da iç dünyasına adım atıyoruz.
Serena karakterinin de kendi içinde yaşadıklarını görünce yaptıkları az da olsa anlam kazanıyor. Tabi bu yaptığı şeyler yanlış değil demek değil. Kendi yanlışına uyanıyor. Ve bu kabusa karşı minik bir parmak büyüklüğünde de olsa baş kaldırmaya çalışıyor.
- Fred Waterford
Önemli bir erkek karakter. Fred karakteri de dizi boyunca görmeye doyacağınız bir karakter. Başlarda bir ışık yakıyor gibi görünse de sonradan aslında o ışığın kör edici olduğunu fark ediyorsunuz. Gittikçe kararıyor bu karakterimiz. Karakterin düşünme açısı olarak Fred karakterinin değişimi diğerlerinden farklı. Spoiler vermek istemediğim için derine inmeden bahsetmek istiyorum bu değişimden.
Dizi başındaki “geri dönüş”lerden Fred’un başta bambaşka biri olduğunu göreceksiniz. Ve, başta da söylediğim gibi bu kabusun başlangıcı olan “Serena” karakterinin zorlarıyla bu hale getirildiğini farkına varacaksınız. Fred karakterinin yaratıcı da direkt “Serena” karakteri diyebiliriz.
- Aunt Lydia Clements
Son bir değinmek istediğim karakter “Aunt Lydia”. Bu karakterin de dizide önemli bir rolu var. Bu karakterin de sezonlar ilerledikçe iç dünyasına gireceğiz. Ve o zamanda bu karakteri yavaş yavaş anlamaya başlayacağız. Bu karakterden dizi boyunca bir kalkınma, haykırış bekledim. Ama asla istediğim tarzda bir tepki alamadım. Yine de, üçüncü sezonda bu karakterde yine de baya büyük bir değişim göreceğiz.
The Handmaid’s Tale Yorumu
Genel olarak dizinin kesinlikle izlenmesi gereken bir dizi olduğunu düşünüyorum. Dizide olaylar birbirine çok güzel bir şekilde bağlanarak ilerletiliyor. Giriş kısmının da sizi ekrana kilitleyecek bir etki bırakacağından eminim.
Dizimizdeki karakter çeşitliliği gerçekten çok fazla. Ve bence izlerken de anlayacağınız şekilde karakterlerin bir profesyonel kişi tarafından işlendiği çok belli. Her karakterin kendi özgü olayları var. Ve hepsi sırayla da dizide işleniyor. Bir sezonda ya da bölümde hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz, bir karakteri onun çerçevesinden olayları görünce fikriniz değişebilir. Ayrıca, geçişlerden bahsetmek istiyorum. Geçiş açısından böyle göze çarpan ve kalitesiz diyebileceğim hiçbir sahne görmedim. Tüm dizi boyunca sahneler birbiri arkasına akıyor.
Her bölümün sonunda da bir şarkı oluyor. Bu şarkılarında özenle seçilmiş diziyle bağdaştırılan şarkılar olduğunu düşünüyorum. Hatta “shazam”larınızı hazır edin belki aralarından sonradan dinlemek istediğiniz şarkılar bile çıkabilir. Bence bu kadar iddialı ve güzel şarkılara yer veriliyor.
Kamera açıları dizi boyunca aşırı iyi. Her ayrı sahnede kamera açılarına bir kalıp biçilerek anlam verilerek ilerlemiş. Kesinlikle izlerken bu yönden bile kaliteli olduğunu farkına varacaksınız.
Bu dizi boyunca süren distopyanın da bugünkü dünyamız ile çok bağdaştırdım izlerken. Kadınlara davranış şekilleri, insan ayrımları dizide açıkça işleniyor. Yani, bazılarımız için rahatsız edici seviyeye gelebilir bir noktadan sonra bu tarz şeylerin açıkça göze serilmesi.
Sahnelerde diğer diziler gibi sürekli bir kapatıcı kullanılmaması beni bu dizide ayrı bir çekti. Çünkü eğer bir distopyada bahsediyorsak her şeyin, dizide olduğu şekliyle, gözler önünde olması, yaşanması bence çok daha gerçekçi bir yaklaşım açısı oluşturulmasına yardım ediyor. Bu yorumumu izlerken daha da iyi kavranabileceğini düşünmekteyim.
Dizinin diğer sevdiğim kısmı ise çeşitliliğe çok fazla yer verilmesi. Standart ilişkiler ya da tipik karakter örneklerinden çok kalıplara sığmayan durumlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ve bu şekilde farklı pencerelerden aynı sokağa bakmaya başlayabilirsiniz. Dizi bu açıdan da çok eğitici. Ve, öncesinde olan olayların dizi arasında adım adım işlenmesi de diziyle önceki olayları birbirine bağlamanıza çok yardımcı oluyor. Ve yine karakteri anlama açısından o an neden o tepkiyi verdiğini anlayabiliyoruz. Sanki bir kitap okurken o karakterin iç düşüncelerini okuyor gibi oluyor ve hoş bir hava bırakıyor.
Margaret Atwood Farkı
Bu diziden bahsederken “Margaret Atwood”dan da bahsetmek olmazdı. Genelde bir eseri beğensek de onun başka bir türüne çevrilmiş halinden memnun kalmayabiliyoruz. Ama, bu dizimiz için söz konusu bu değil çünkü kitabı yazan kişi ile senaryoyu yazan kişi aynı kişi. Ve, bu yazarımız da birçok yönden adını duyurmuş olan “Margaret Atwood”.
Böylesine başarılı bir yazarın da işin içinde olduğunu bilmenin de diziye bir şans vermek için önemli bir unsur olduğunu düşünmekteyim. Dahası, Margaret Atwood’un yazış stilini görmek ya da daha fazla keşfetmek istiyorsanız iki-üç sayfa uzunluğunda olan “Unpopular Gals” eserini çevrimiçi bir şekilde de ulaşıp okuyabilirsiniz.
The Handmaid’s Tale Kimler İzlemeli
Bence bu dizi böyle çok yemek yerken arada götüreyim dizilerinden değil. Ayrıca belli bir yaşın altındakilere ya da bir anda çok ağır sahneleri kaldıramayacak kişilerin de izlememesi gerektiğini düşünüyorum. Cidden bir distopyayı içindeymiş gibi işlediği için dizi az da olsa bunu göze alıp izlemeye başlamanızı öneririm.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, Kendinize iyi bakın!
–Pell
- Mehmet Rauf Eylül Kitap İncelemesi - 27/09/2021
- Trial Marriage Konusu ve Oyuncuları - 19/09/2021
- Demon Slayer Konusu ve Anime İncelemesi - 06/09/2021
