Pamuk Prenses ve Taciz Kültürü – Bir Masalın Gerçek Yüzü

Bugün sizlerle sinirlerimi oldukça bozan bir konuyu paylaşacağım, Pamuk PrensesGerçekten sandığımız kadar tatlı bir masal mı? Çoğumuz bu masalın sonunda Pamuk Prenses’in yerinde olmak istedik, değil mi? Peki GERÇEKTEN ister miydik? Ya da size şöyle bir soru yönelteyim; bu masal birkaç sene önce yazılmış olsaydı, cidden bu masalı çocuklarımıza anlatır mıydık? Yoksa yazarı linçler miydik?

Öncelikle kendimi takdim edeyim, ben Şura ve 17 yaşında bir lise öğrencisiyim. Edebiyat öğretmenleri öğrencilere yüksek sesle bir şeyler okutmaya bayılır ve bu da benim korkulu rüyam. Çünkü okurken “Ya kötü okuyup rezil olursam?” diye düşünerek çok kasılıyorum.

Ben de bu korkumu yenmek adına evde yüksek sesle kitap okumaya karar verdim. Ve bu sayede geceleri kardeşime masal okumaya başladım. Tabii ki kız çocuklarının favorisi her zaman prensesli masallar olmuştur ve bunların başında da ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’ gelir. Bu sebeple kardeşime ilk olarak bu masalı okudum.

İsterseniz öncelikle bu masalın bizim için önemli olan kısmını hatırlayalım. Pamuk Prenses’in öldüğünü sanan cüceler onun bedenini cam bir tabuta koyarlar ve bu tabutu ormanın ortasında, herkesin görebileceği bir yere yerleştirirler. Bir gün ormanda dolaşan prens, cam tabutta yatan Pamuk Prenses’i görür ve ona âşık olur. Tabutu kaldırıp Pamuk Prenses’i öper. Prenses uyanır ve ikisi evlenirler. Mutlu son… Mu acaba?

Pamuk Prenses ve Kahraman(!) Prens

pamuk prenses

Ahhh, yakışıklı bir prens… Çocukluk hayalim… Uyumadan önce hep düşlediğim, prensin prensesi öptüğü sahne… Pamuk Prenses’in yerinde olmak için kim bilir nelerimi feda ederdim. Biliyorum, yalnız değilim. Bu çoğu kız çocuğunun hayalidir. Sene sonunda yapılacak olan tiyatro gösterisinde prenses rolünü kapmak en büyük hedeftir, erkek çocukları da hep prens rolünü almak için çırpınır. Hepimize bu masal, biz daha çok küçükken çok çekici bir şekilde anlatılır. Peki, bu ne kadar doğru?

Pamuk Prenses Masalının Gerçekleri

Masala tekrar dönelim, Pamuk Prenses cam bir tabutta cansız bir şekilde yatıyor ve prens gelip onu öpüyor! ÖLÜ ZANNETTİĞİ KIZI ÖPÜYOR! Algılaması çok güç değil mi? Prens, prensesi öpücükle dirileceğini bilerek öpmedi. Ne tür bir ruh hastası ölü birini öper? Ölü bir kızı taciz edecek kadar ne yaşamış, ne kadar sapıtmış olabilir? Bu apaçık taciz ve biz bu masalı küçük çocuklara aşırı özenilesi bir şekilde anlatıyoruz!

Hepimizin kahraman olarak nitelendirdiği o prens, ölü bir kızı taciz edecek kadar aşağılık biriydi. Ve biz nesilden nesile bu prensin hayalini kurarak, kendi prensimizi arayarak büyüdük. Daha da komiği, bu taciz sahnesini kalbimiz eriyerek dinledik, bu sahnede prensesin yerinde olduğumuzu hayal ederek uyuduk.

Bu sahne, bu masal bize tacizi “aşk” olarak gösterip, tacizi tatlı bir şey olarak empoze ediyor. Bu masal çocukların bilinçaltına, bunun güzel bir şey olduğu algısını yatırıyor.

Bu masalı dinleyen bir çocuk “Birini izinsiz öpebilirim.” diye düşünebilir, değil mi? Ya da birisinin ona izinsiz dokunmasının/öpmesinin normal, hatta güzel bir şey olduğunu düşünebilir. Çünkü çocuklardan bahsediyoruz. Bize göre ufak ve gereksiz olan şeyler, onların kafasında oldukça fazla yer kaplayabiliyor.

Kadına Yönelik Saldırı Kültürü

Son zamanlarda kadına yönelik saldırıların ne kadar arttığını hepimiz biliyoruz. Her gün başka bir kız kardeşimiz için adalet arıyoruz. Çoğumuz o isimlerden biri olmamak için tek başına dışarı çıkmaya korkuyor, istediği gibi giyinemiyor ve birçok şeyi yapamıyor. Ama ne kadar tedbir alırsak alalım sürekli tacizlere maruz kalıyoruz. Ve bizi birbirimizden başka kimse korumuyor. Adaletimizi mahkemelerde değil, sosyal medyada arıyoruz…

Bazılarımıza bu saldırıları en yakınları uyguluyor, hayatımızda en çok değer verdiğimiz insan, çoğumuzun ilk aşkı… Bir insan nasıl kendi yavrusuna kıyabilir ki? Nasıl bir anne yavrusunun bu tür iğrenç şeylere maruz kalmasına razı olabilir? BİR İNSAN NASIL BAŞKA BİRİSİNE ZARAR VEREBİLİR? NEDEN YAPAR BUNU?

Peki, nasıl birine güvenip hayatlarımızı birleştireceğiz? Onlardan nasıl korunacağız? İleride kendi çocuklarımızı nasıl koruyacağız? İleride kendi çocuklarımızın o tür bir canavara dönüşmemesini nasıl sağlayacağız?

Çok korkuyorum, yemin ederim çok korkuyorum. Ve ben bunları yaşamaktan ölesiye korkarken bir kardeşim bunları yaşıyor!

Yalnız değiliz, birbirimize sahibiz ama sesimizi her seferinde bir öncekinden daha güçlü duyurmamız gerekiyor. Her seferinde bir başka kardeşimizin adaleti için birbirimize sımsıkı kenetlenmemiz gerekiyor. Durmak, yorulmak, korkmak, geri çekilmek gibi bir şansımız yok. Çünkü biz sesimizi ne kadar kısarsak onlar o kadar yükseltecek. Bu yüzden çığlıklarımızla onları bastırmak zorundayız. Ses tellerimiz kopana kadar bağırmalıyız. Eğer bir kardeşimizi daha kaybetmek istemiyorsak bunu yapmak zorundayız.

Çocukluğumuzu tacizci bir sapığa kalbimizi vererek geçirdik ve kimse çıkıp bizi uyarmadı. Ve bu sadece Pamuk Prenses ile sınırlı değil. Uyuyan Güzel masalında da benzer olaylar var. Dizilerde, filmlerde de birçok örneği var. Sizce de bu saçmalığı durdurmanın vakti gelmedi mi?

-Sura

Ataerkil sisteme devrim yapıp kuralları baştan yazan kadın Franca Viola’nın hikayesine ulaşmak için tıklayın.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir